Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Ve avizo kararan sularda uzaklaşırken, Dünyanın Ucundaki Fener’in yeniden çevresine yolladığı sayısız ışınlardan birkaçını da yanında götürüyordu sanki.”
Sayfa 183Kitabı okudu
Reklam
DÜNYA’NIN UCUNDAKİ FENER
Ve avizo kararan sularda uzaklaşırken, Dünya’nın Ucundaki Fener’in yeniden çevresine yolladığı sayısız ışınlardan birkaçını da yanında götürüyordu sanki.
Sayfa 183Kitabı okudu
Elbette ki, dünyanın öbür ucundaki bu fenerin sabit bir ışığı vardır. Bir gemi kaptanı, onu başa bir fenerle karıştıramazdı; çünkü bu civarda başka fener yoktu. Bu nedenle, fenerin sönüp yanması, ya da parlaklığının değişikliğiyle başkalarından ayrıt edilmesi gerekli görülmemişti...
Gündelik hayatımı sürdürebilmek için insanlarla kurmam gereken ilişki sayısını en aza indirebilmiş olmanın zevkini yaşıyordum. Gözlerimi kapatıyor ve “Belki bir ev satın alırım” diyordum. “Bir evim olur ve kapısını kapatırım ve herkes dışarıda kalır!” Ama doğrusu, o iş biraz zordu. Bir ev satın almak için çok fazla insanla yalnız kalmam gerekirdi. “Belki daha sonra” dedim. “Morfin sülfat dozunu biraz arttırınca. Ya da biraz daha sonra. Yutmak yetmediği için, morfin sülfatı bir şırıngaya çekip doğrudan damarlarıma vermeye başlayınca. Ya da belki biraz daha sonra. Pıhtılaşma yüzünden damarlarım çöküp kullanılamaz hale geldiğinde…” İşte o zaman gidip bir ev alabilirdim kendime. Sonra da aşırı dozdan ölürdüm içinde! Çünkü bir otelde ölü bulunmak, utanç verici olurdu. Cesedim kokar kokmaz bulunurdu. Sonra da onlarca yabancı el bedenime küstahça dokunurdu. Oysa öyle bir evde ölmeliydim ki insanlar, dokunacak et bulamamalıydı üzerimde. Dünyanın en uzak evini bulmalıydım. Jules Verne’in romanındaki o fener gibi. Dünyanın ucundaki evi bulmalıydım. İnsanlar öldüğümü fark edene kadar, ben çoktan çürümüş olmalıydım. Beni öyle bulmalılardı. Çürümüş olarak! Görür görmez, benden mideleri bulanmalıydı! İlk görüşte korku olmalıydı! En azından ödeşmiş olurduk…
Reklam
İnsanın vicdanı rahat olmayınca kolayca kaygıya kapılır.
Sayfa 136
Çünkü bir otelde ölü bulunmak, utanç verici olurdu. Cesedim kokar kokmaz bulunurdu. Sonra da onlarca yabancı el bedenime küstahça dokunurdu. Oysa öyle bir evde ölmeliydim ki insanlar, dokunacak et bulamamalıydı üzerimde. Dünyanın en uzak evini bulmalıydım. Jules Verne’in romanındaki o fener gibi. Dünyanın ucundaki evi bulmalıydım. İnsanlar öldüğümü fark edene kadar, ben çoktan çürümüş olmalıydım. Beni öyle bulmalılardı. Çürümüş olarak! Görür görmez, benden mideleri bulanmalıydı! İlk görüşte korku olmalıydı! En azından ödeşmiş olurduk…
"İnsanın vicdanı rahat olmayınca kolayca kaygıya kapılır."
Sayfa 136 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Buharlı gemi karanlık sularda uzaklaşırken, Dünyanın Ucundaki Fener’in etrafına yolladığı sayısız ışıktan sanki birkaçını da yanında götürüyordu.
167 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.